Mizacım itibari ile hep geleceğe bakan, hatta bu yüzden kimi zaman anı kaçıran biriyim. Hele nostalji modum neredeyse sıfır.
Ancak çocukluğumu yaşadığım apartmanın yan fotoğraftaki hali beni epeyi silkeledi doğrusu. Dünyaya gözümü açıp tüm gençliğimi geçirdiğim Suadiye Şafak Apartmanı kentsel dönüşüm kapsamında yıkılıyor.
Ihlamur ağacının kokusu, arka bahçedeki futbol maçlarımızın atmosferi, ceviz ve incirlerin güzel tadı…
Apartman çoçuğu da olsam 1980’lerin Suadiye’sinde büyümüş olmanın ayrıcalığını şimdilerde fark ediyorum. Bu güzel hislerin arkasından, zihnimde İstanbul’un kocaman bir şantiye haline gelmesi & kentsel dönüşümün agresifliği tatsız bir meşguliyet oluşturdu maalesef.
Geçenlerde eşimin güzel sürprizi sayesinde İstanbul helikopter turu yapma fırsatım oldu. Kuşbakışı ile İstanbul’un nasıl dönüşmekte olduğunu 15 dakika boyunca içimiz sızlayarak gözlemledik. Tesadüfen TV haberlerine malzeme olmuşken dile getirelim eleştirimizi mikrofonlara dedik ancak tabii ki sansürlendik ! Göz atmak için tıklayınız Haberturk – NTV
Elbette deprem riskini minimize etmek & toplu ulaşımı yaygınlaştırmak için devasa adımlar atılması gerekiyor. Ancak sanki bilgisayar oyunu oynar gibi kentin bir nevi sil baştan inşaa edilmesi içime sinmiyor.
Marmaray’dan ötürü Anadolu Yakası banliyö tren hattı yeniden yapılandırılmakta. Ancak araştırdığım kadarı ile eski istasyon, bina vs ne var ise hepsi yıkılacak / atıl kalacak. Buna dikkat çekmek isteyen bir sunuma denk geldim, indirip bakmak için tıklayınız
Medeni/gelişmiş ülkelerde değişimlerin ne denli zamana yayıldığını ve eğer değişime konu olan mecrada bir tarihi derinlik mevzu bahis ise bunun nasıl yaşatıldığını birçoğumuz gözlemlemiştir. İstanbul’da ise yangından mal kaçırırcasına eskiden kurtulma ve ahenkten uzak ancak sözüm ona modern bir şehir dokusuna kavuşma iştahı var bariz biçimde.
İstanbul’un kökeni & potansiyeli öyle bir kuvvetli ki, ne kadar dönüştürülmek istense de güneş balçıkla sıvanmaz sözünü doğrularcasına direniyor dünyanın başkenti…
Bu aralar Nedim Gürsel’in Boğazkesen isimli tarihi romanını okuyorum. Mevzu İstanbul’un fethi ve onun aşkı ile yanıp tutuşan Sultan Mehmed.
Okumadıysanız ilk fırsatta edinin derim.
Zaten okudu iseniz, İstanbul’un ilk kuruluş efsaneleri ile ilgili kısmı bir düşünün. Asi ruhlu kentimiz belki de yine bir yolunu bulacak isyan etmenin 😉